Genelde vaatlerime sadık olmamam ile marufumdur. Günümüz Türkçesi ile söylersem, sözümü tuttuğum nadirdir. Sözünün eri biri sayılmam.
Bu nedenle, pek muhteşem memleketimiz Senegal'den dönüşümüzn üzerinde sağlam bir 7 ay geçmiş olmasına ve Türkiye'ye çoktan (re)aklimatize olmuş olmama rağmen, tembellik edip bloga birşeyler yazmıyordum; hem de kendi kendime yazmaya söz verdiğim halde.
Ama yazacağım. Hem de hırsla!
Neden? Çünkü işyerinden arkadaşım Emre Aktuna Pakistan'da geçen muazzam vaktini bloguna aktarmaya başlamış ve ben de her zamanki yarışçı kimliğim ile geri kalmamaya ahdettim.
Yok yok, öyle değil. Emre'ye blog yapma tavsiyesinde bulunmuştum o Pakistan'a gitmeden önce. Emre de bayağı güzel bir blog yapmış, nihayet -aylar sonra- bana adresini yollayabildi de bakmaya fırsatım oldu. Böylece ben de blogu bayağıdır ihmal ettiğimi "fark ettim".
Neyse, sırada yurtdışındaki Türk restoranlarını ele alacağım bir yazı var. Aslında bunun başlangıcını da Senegal'de iken yazmıştım ama görevimin uzatılması belirsizliği ve hengamesi içinde devamını getiremedim. Nasip şimdiyeymiş.
Tabii bu arada hayatımda önemli değişiklikler filan oldu. Onları da yazarım bu arada.
İlellika!
18 Şubat 2011 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder