20 Mayıs 2010 Perşembe

Deus Ex Machina; ya da Cila Tutmazsa Ne Olacak? Cilt 5

İnşallah bu sefer sonuncu cilt. "Tamam şod" son sözüm olacak.

K.'ya Gandhi diyerek güya sağ kesimin bu adamı eleştirdiğini, aslında saçmaladığını yazmıştım. Meğer adama Gandhi adını takan sağ kesim değilmiş, bizim kırk yıllık medya mensupları imiş, adamın destekçileri, cilalayıcıları olan gazetecilermiş.

Yahu Mahatma Gandhi kim, K. kim? Türk tarihinde, artık ister Genelkurmay gibi milattan önce 200 küsur yılından başlatın, ister Göktürk Abidelerini Türk tarihinin başı kabul edin, ister Türkler'in Anadolu'ya ayak basışını milad kabul edin ya da ister 19 Mayıs'la başlatın tarihimizi, o Türk tarihinde değil Gandhi'ye denk, onun tırnağı olacak şahsiyette bir adam çıkmaz.

Elbette Türk tarihinde de bir sürü "adam" vardır, ama Gandhi hüviyetinde birisi yoktur, olmamıştır ve korkarım ki olmayacaktır.

Çok merak eden varsa, açsın Gandhi'nin ne ve kim olduğunu, ne yaptığını, niye "halkın" kendisine Mahatma adını verdiğini öğrensin. "Biz gül ne çiçektir biliriz, tarife ne hacet" diyenlere zaten lafım yok.

Ankara'nın bir gri bürokratını parlatmak için tutup böyle alakasız laflar etmek, hele bir de kendisine halkın Gandhi lakabını verdiğini iddia etmek ucuzluktur, sersemliktir ama en fazla da milleti sersem yerine koymaktır. Yalnız, bu PR çalışmaları artık eski randımanı vermiyor hocam! Ne günlerdi onlar, 60 ihtilaline doğru öyle "solcuları kıyma makinesinde çektiler" yazdı mıydı millet galeyana gelirdi, en kralından ihtilal olur, başbakan asar, bir de hürriyet bayramı ilan edilirdi darbenin sene-i devriyyesi. Geçti cancağızım o günler.

Bunu geçersek, Deus ex Machina mekanizmasını açıklamaya geçebiliriz.

Antik Yunan trajedisinde, eğer senaryo içinden çıkılamayacak, çözüme kavuşamayacak kadar giriftleşirse, tanrılar hop diye sahneye iner, ve olayı "Gordion'un düğümünü" çözer gibi çözermiş. Buna da, deus ex machina denirmiş. Yani, senaryo içinden çıkılmaz hal alınca, tanrıların ya da büyük oyuncuların aracı -yani oyuncu- kullanmayı bırakıp sahaya inmeleri ve kendi çözümlerini dayatmaları mekanizması.

Aslında biz bunu bence K.'nın selefinin videosunda gördük. Baktı ki "tanrılar" bu adamla gidiş kötü, adamın normal, konvansiyonel yollarla gittiği yok, sahaya inip, bir kasetle işi bitirdiler.

Böylece, daha az yıpranmış, allayıp pullamaya, cilaya, lansmana, medya kampanyasına uygun bir ismi -K.- ortaya atmak mümkün olacaktı. Seçmene yedirebilirsen ne ala. Yemiyor mu? Yerine yenisini bulmak kolay. Geçmişte de böyle olmadı mı? Yıpranan isimlerin yerini cilaya muhtaç isimlerle doldurup aylarca PR kampanyaları yapmadılar mı?

Bence, K. yapamayacak, cila tutmayacak. Seçim vakti gelip de sahaya inende, gerçek siyaset ve çözüm bekleyen halk yuvarlak laf değil, iş bekleyecek. Bu nedenle, K. avcunu yalayacak, belki selefi aportta kıs kıs gülerek o günleri bekliyordur ellerini ovuştura ovuştura. Türkiye'de böylece, kafasına göre iş yapan, denetimsiz bir iktidarı siyaseten denetleyecek bir muhalefete yine hasret kalacak.

İşte, uzun yazı dizim bitiyor bu sözlerle:

Tamam şod.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder