3 Mayıs 2010 Pazartesi

Gargamel vs. Gargantua

Türkiye'ye dönmeme kısmetse 64 gün kaldı. Hazır fazla birşey kalmamışken; en çok sevdiğim işlerden birin yapayım: yemeklerden bahsedeyim. Daha açık konuşmak gerekirse, özlediğim yemeklerden bahsedeyim.

Öncelikle, burada sadece kelli felli, oturaklı tencere yemeklerinden bahsetmiyoruz. Hazırlanışı ne kadar kolay olursa olsun, yiyecek olarak nitelendirilebilecek her şeyi yemek kategorisinde değerlendiriyorum.

Sonra, bunlar Türk yemekleriyle sınırlı olmak zorunda da değil. Dünyanın tüm mutfakları birleşin! Hiçbir zaman kendimi Türk mutfağıyla sınırlamamışken, Senegal'de yarı aç, Temmuz ayında İstanbul'da yiyeceğim yemeklerin hayalini kurarken hiç sınırlamam ben! Hint, Çin, Japon, Meksika... hepsi yemektir benim için.

Üçüncüsü, yemeği ben hazırlamak zorunda değilim. Yani bu yazının konusunu oluşturan, her biri ayrı güzellikteki yemekler sadece benim yaptığım yemeklerle sınırlandırılamaz. Aksi olsaydı, sadece kısır, menemen, pilav, makarna ve birkaç önemsiz sebze yemeğinden mütevellit, dar bir mönü üzerine konuşuyor olurduk. Yemeğin makbulü, ehlinin yaptığı, ehlinin mideye götürdüğü yemektir. Ben yemeğin başkası tarafından yapılanını severim.

Kuralları belirledikten sonra, özlediğim ve Türkiye'ye döner dönmez yemeye hasretle girişeceğim yemekleri sıralamaya başlıyorum. Sıralama derken, sadece birinci sıradaki yemek bir hiyerarşik anlam ifade ediyor. O yemek, yiyecek, benim için yiyeceklerin kralıdır, şahıdır, şahbazıdır. Ondan sonrasında hiyerarşi, tercih, rağbet ve rüçhan aramak boşunadır.

Pehlivan tefrikası gibi uzattığımın farkındayım. Vallahi benim de karnım acıktı. Ama ne yaparsınız ki, işin tadı böyle çıkıyor. Sirkte gösteriye çıkan aslanlardan önce kırk saat artan hızda trampet çalıp seyirciyi coşturmaya benzer bir iş yapmaya çalışıyorum.

Without much further ado, I give you: Birinci sırada yoğurt geliyor.

Yoğurt. Bildiğimiz, beyaz, kaymaklı-kaymaksız, manda, koyun, inek yoğurdu. Ev yoğurdu, piyasa yoğurdu. Süzme yoğurt, normal yoğurt. Yoğurt bence dünya üzerindeki en güzel gıdadır ve Senegal'de bulunmuyor. Yoğurt olduğu iddia edilen şeyler krema. Yoğurt, tıpkı bizim evde yaptıklarımıza veya bakkaldan aldığımıza benzeyen şeydir. İçinde meyve olmaz. Yarım yağlı diye birşey olmaz. Yoğurt, yoğurt gibi yenmelidir.

Senegal'de Fransızlar ve Lübnanlılar yoğurt olduğunu iddia ettikleri kremle piyasayı doldurmuş durumda. Ben de yemek standartlarımı düşürmemek adına, bu cinayete ortak olmamaya baştan beri kararlıyım.

Ancak, yoğurt benim için güzel olduğu kadar faydalı da bir gıda. Gece bir iki kase yoğurt yedikten sonra mükemmel bir uyku çekiyorum. Yoğurt olmadığında uykudan istediğim randımanı alamıyorum. Senegal'de de yoğurtsuzluk canıma tak ettirdi. Türkiye'ye döner dönmez kase kase yoğurt yiyeceğim.

Kayseri'de benim çocukluğumda külek yoğurdu derler bir yoğurt olurdu. Külek diye yoğurdun içine konduğu, saplı, tahta kovaya derler. Kayseri ağzında külek kelimesi u ile ü arası bir sesle telaffuz edilir. Ayrıca bu külek yoğurdunun yüzünde de çörekotu olur, nazara karşı. Eskiden rahmetli dedeme köylü bir vatandaş getirir, kapıdan bize satardı. O zamanlar yoğurt yemeyi sevmezdim; halbuki neler kaçırdığımı yıllar sonra anlıyorum. Gerçi ben çocukken aşureyi de sevmezdim...

Yoğurdun tartışmasız birinciliğinden sonra, hiyerarşik olmayan sıralamaya devam ediyorum:

Sırada Whopper var. Demiştim size, Türk yemeği olmak zorunda değil diye. Senegal'de Burger King, McDonalds ve benzeri fast-foodlar yok. Uyduruk Lübnan fast-food zincirleri var. Dolayısıyla, o muhteşem Whopper ve acı sos bulmak mümkün değil.

Kirazı da unutmamalı. Gerçi Senegal'de kiraz ithal ürün olarak satılıyor ama hem satılan kirazlar iyi durumda değil, hem de aşırı pahalı. Şöyle bir Kemalpaşa kirazı... Sonra Napolyon, sarı kiraz vs... Neyse ki memlekette kirazdan bol birşey yok.

Dutu da çok özledim. Aslında, ben yıllardır duta hasretim. Ya dut olduğu vakit ben yokum (yurtdışı, asker vs) ya da ben varken dut yok. Birbirimizi görebildiğimiz o ender zamanlarda ise hırsımı dizginlemek zorunda kalıyorum. Çünkü çok dut yiyen pişman olur. Tecrübeyle sabit.

Salatalık da özlenenler listesinde. Burada, tıpkı ABD'de olduğu gibi, salatalıklar kocaman, kartoloş ve bizde ancak eşeklere verilir yesinler diye.

Salatalık ve yoğurt ikilisinin muhteşem füzyonu olarak cacık da bahsedilmeyi hak ediyor. Şöyle naneli sarımsaklı, kıvamında mis gibi kokulu cacık.

Mantı da listeye yerel gıda kapsamında giriyor. Ama hangi mantı? Hangi Atatürk? Hangi sol? Kayserili olduğum için burada bir parantez açmalı. Bizde bir sürü mantı tipi var. Bildiğimiz mantının (şu, kaşığa 40 tanesi sığanlar) yanı sıra, piruhi mantı derler bir mantı çeşidimiz dahi vardır. Teyzemin oğlunun Polonyalı sabık kız arkadaşı, kendilerinin de pirogi gibi bir adla bu mantıdan yaptığını söylemiş. Bu, üçgen şeklinde, içine et değil de peynir konan ve pişirilmeden önce kızartılan tür bir mantıdır. Favorilerim arasındadır. Ayrıca, az önce bahsettiğim normal mantıyı biz asla sumaksız yemeyiz. Sarımsaklı yoğurt ve sumak olmayan bir mantı düşünülemez. Bir diğer mantımız da yağ mantısıdır. Bu da böyle avuç içi kadar olup, bohça misali dört ucu bir araya getirilen dörtgen hamurun içine konan kıymadan müteşekkildir. Bunda da salça ve sarımsaklı yoğurt olmazsa olmazdır. Bilmeyenler çok yiyince hastalanır. O nedenle bilenler yemeli, bilmeyenler bakmalıdır. Son olarak, yağlama adı verilen bir tür mantı türevimiz vardır. Bundan başka bir yazıda uzunca bahsedeceğim için şimdilik adını vermekle yetineceğim.

İskender kebap, Adana, Beyti ve Lahmacun, buradaki Türk lokantasında o güzel tadı yakalayamadığım için burnumda tütüyor. Mesela kuşbaşılıyı iyi kıvırıyorlar, onu özlemedim ama bu saydıklarımı gider gitmez Gargantua misali bir oturuşta silip süpüreceğim.

Mezeleri genel olarak özledim ama en çok da acılı ezme. Buna Antep, Antakya tarafında "zengin" diyorlar. Bunu da Senegal'deki Türk restoranı pek kıvıramıyor.

Sarma ve dolma çeşitlerinin hiçbiri burada yok. Onları da yiyeceğim dönüşte.

Listeyi yazarken baktım ki midem de isyana başladı. İyisi mi, ben listeyi burada keseyim. Yoksa Senegal'de milli felakete sebep olabilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder