İnşallah son cilde geldik çünkü sıkıldım.
K.'yı destekleyenlerin büyük çoğunluğunun neden desteklediğini belirttiğim yazıda, sıradan insanların niye desteklediğini açıklamadım. O da bu yazıda inşallah.
Statükoyu restore edeceği beklentisiyle yerleşik güçlerin desteklediği K., aslında halk nezdinde de desteğe sahip gözüküyor. Bunun bir nedeni, 2. yazıda belirttiğim statükodan nemalanma olabilir. Sıradan insanlar da statülerini mevcut duruma, establishment'a borçlu olabilir. Bu tür bir sürü insan var şüphesiz. Hem bunların hepsi statü düşünerek destek vermiyor. Ancak, yılların endoktrinasyonu sonucunda bu insanlar aslında statükoya hizmet ettiklerini bilmeden, düşünmeden sistem içinde buldukları kovukta tutunmaya çalışıyor. Düşük rütbeli subaylar, astsubaylar, öğretmenler gibi genelde memur olanların durumu bu. Sosyal merdivende daha aşağı basamaklara düşmemek için tek bildikleri doğruya sarılıyorlar. Bu insanlar bundan dolayı suçlanamaz, çünkü bildiklerinin dışında bir Türkiye fikri bu insanları rahat bir şekilde korkutur. Bunlara hak verebilirim nispeten. Kimse toplumdaki iyi kötü konumunu kaybetmek istemez; kaybetmemek için de kendisi de bir kurban olduğu halde sistemin eteklerine yapışır.
Ben esas, genç olduğu, toplumda daha iyi bir yerlere gelme, sınıf atlama ihtimali ve potansiyeli olduğu halde, bu rijit sistemi savunanlara kızarım. Gidip papağan gibi ilkokuldan beri beynine çakılan fikirleri sağda solda şakıyanlardır benim sinirlendiklerim. Yaşlılar sorgulayamazlar. Onların içinde yetiştiği gerçeklik, onlar için tek gerçektir; daha bir alternatif düşünemezler. Gençler için durum farklı olmalıdır.
Pekiyi, iktidar ve iktidar eğilimli basının K. için dediklerine bakarsak ne görürüz?
Birincisi, K.'nın Alevi/Kürt olmasına gönderme yapılması bence bir siyaset değildir. Bir aczin ifadesidir. Bir insanın dini, mezhebi, etnik kimliğinin öcü gibi gösterilmesi tolere edeceğim şey değildir. Çok çok yanlıştır. Fobileri beslemekten başka birşey değildir. "Türban takanlar öcüdür, adam keser" zırvalığını edenlerle aynı safta bulunmaktır. Adam Alevi ise, bunun ekonomi, dış politika, istihdam gibi meselelerle ne alakası var?
İkincisi, K.'nın emekli memur olması meselesi. Evet, bu konuda büyük oranda haklılar. Hesap uzmanı kökenli olduğunu duyduğum K. tıpkı tüm maliyeciler gibi muhafazakardır. Bu adamlar dünyaya tek pencereden bakar; bunlardan iyi muhasebeci olur ama iyi devlet yöneticisi olmaz.
Üçüncüsü, K.'nın karizma eksikliği için: bu doğru olabilirdi, ama K.'nın selefi çok mu karizmatikti? Adamın boyu kısaysa kısa, Özal da kavak boylu değildi. Çirkinlik, zayıflık, kısalık, bunlar hep alakasız şeylerdir. Bence bu minvaldeki eleştiriler tamamen haksız.
Dördüncüsü, K.'nın genç olmaması. Türkiye'de bir obsesyon var. Millet takmış kafayı gençliğe. Genç iyidir, genç yönetici olsun vs. Genç olmak tek başına zannedildiği kadar büyük bir değer ifade etmiyor. Bir insan genç olursa illa ki değişikliklere açık olacak değil; bir yığın örnek var muhafazakar gençlere. Tek başına nasıl kadın olmak birşey ifade etmiyorsa, genç olmak da anlamsız. bakınız Tansu Hanım'a. Ülkenin canına okuyan kendisi değil miydi? Merkel de kadın, ve başarısız. Sarkozy de genç, ama buruşmuş Chirac'ı tercih ederim.
Gelelim dürüstlük meselesine. Birincisi, dürüstlük güzel birşeydir, başlıbaşına bir değerdir. Mıgırdiç Margosyan'ın Tespih Taneleri adlı o harika kitabında bir sahne var. Bir adama, damat adayı olarak bir genci söylüyorlar ve "çok dürüsttür; çalmaz çırpmaz" diyorlar. O yaşlı adam da bunun üzerine bu lafı söyleyenlere kızıyor ve "dürüstlük bir vazifedir; meziyet değildir. Kimse dürüst diye övülemez; dürüst olmak zorundadır her insan." diye cevap veriyordu.
Yani, K.'nın dürüstlüğü aslında çok da birşey ifade etmiyor. Bir anlamda, "bu adam hiç cinayet işlemedi, beyaz kadın ticaretiyle uğraşmadı" demek gibi. Yani adam zaten yapması gerekeni yapmış, olması gereken olmuş. Bunun övülmesi, bundan prim beklenmesi yanlış. En az "çalıyor ama en azından iş yapıyor" demek kadar aptalca. İş yapmak o adamın zaten görevi. İş yapmayacaksa niye var? Bir insan iş yapıyor diye övülür mü? Tıpkı bunun gibi, bir insan dürüst olduğu için övülemez; dürüst olmayıp da ne olacak?
Denebilir ki, dürüstlüğü, rakiplerinin dürüst olmamasına bir gönderme olarak vurgulanıyor. Bu da doğru olmayabilir. Birincisi, burada ben o partiyi veya bu lideri savunmuyorum. Kimseyi ne temize çıkarıyorum, ne de aşağılıyorum. Bunu belirtip şu açıklamaya girmek isterim:
Dürüstlük kavramı da, inanmayacaksınız ama, izafidir. Tıpkı güzel, doğru, yanlış, sevap ve günah mefhumları gibi. İçinde bulunduğunuz paradigma, çerçeveyi oluşturan parametreler, insanın bu kavramlara yüklediği anlamı belirler. İslami toplumda günah olan, ateist ya da animist toplumda nötr, ya da çok doğu ve iyi bir iş olabilir. Burada kötü veya ayıp görülen -mesela kurban bayramında zenginlerin de fakirler gibi kurban eti dağıtılırken sıraya girip et almaya çalışması ve hatta canlı koyundan iki tane isteyip birini de kendisinin kurban edeceğini belirtmesi- bir fiil, başka bir yerde -Senegal- gayet normal karşılanabilir. Türkiye'de yasak olan -ta'addüd-ü zevcat- başka toplumda teşvik ediliyor olabilir. Dürüstlük kavramını da bu şekilde düşünmeli.
Dünya görüşümüz, bu kavramlara yüklediğimiz anlamı ya da bu kavramların sınırlarını belirliyor. Örneğin, CHP'liler için cumhurbaşkanı veya başbakanın yurtdışı gezisine işadamlarının katılması, aynı uçakta, hatta resmi uçakta, bunların seyahat etmesi gayrı-dürüst bir harekettir. Liberal görüşe göre ise, bu çok normaldir; olması gerekendir, tamamen dürüstçe bir davranıştır. İlkine göre siyasetçi işadamından uzak durmalıdır; ikincisine göre ise siyasetçi işadamı için vardır. Çünkü işadamı kazanınca vergi verir, istihdam yaratır, harcama ile tüketimi artırır ve ekonominin çarklarını çevirir.
Bu pencereden bakınca K. şüphesiz ki bürokratik dürüstlüğün sembolüdür. Bir bakıma, acımasızca toplumu standartlaştırmaya, birazcık farklı düşüneni "devletin ideolojik aygıtlarının" cenderesine sokmaya yeminli gri takım elbiseli adamlardan biridir K. "Yemeyeceğim; yedirmeyeceğim" derken, insanlara dürüstlük kadar ekonomik devletçiliği, Ecevit'in köykent zırvalıklarını ve kendisi hortumlamadığı halde destekçilerinin iştiha ile katıldığı 1997-2001 arası ideoloji soslu hortumlama orjisini de hatırlatıyor.
İşte bu nedenle, ben K.'nın Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu lider olmadığını düşünüyorum.
Ya Deus Ex Machina kısmı ne olacak? O da fourth volume'a kaldı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder